Fuzûlî'nin meşhur kasidelerinden biridir. Aruzun "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Redifi "su" olduğu için bu şekilde adlandırılır. Fuzûlî bu kasidesini Hazreti Muhammed'i övmek amacıyla yazmıştır. Kaside üstün bir lirik söyleyiş ve sanatlı anlatımıyla Türk Edebiyatı'nın büyük şairlerinden Fuzûlî'nin bir söz şaheseridir.
Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli bu eserinde 31. beyitle 32. beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı'ya hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazreti Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir. fuzulinin gerçek adı mehmettir. fuzuli gereksiz anlamına da gelmektedir. fuzuli isminini alay ederler diye koymak istemezler ama koyanlar da baki kalır.
SU KASİDESİ
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Açiklamasi:
SU KASİDESİ
Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu
kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular,
göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça
parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.
Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok
temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın;
çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör
olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez.
Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır
mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme;
zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında
duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.
Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa,
ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.
Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar.
Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim
rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra
toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun
eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.
Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine)
bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül
dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına
temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed'in s.a.v)
mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun)
mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.
Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi
imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su
ulaşmış ve onları söndürmüştür.
Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından
su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını
ısırır.
Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine
düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.
Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca
(sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler
boyu, durmaksızın başıboş gezer.
Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı
aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse,
günahkârlar da senin na'tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine)
derman bilirler.
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan
dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.
Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara
ve gezegenlere su ulaştırmış.
Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden
her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin
ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde) sözleri, nisan
bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut
aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,
O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su
vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.
Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli bu eserinde 31. beyitle 32. beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı'ya hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazreti Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir. fuzulinin gerçek adı mehmettir. fuzuli gereksiz anlamına da gelmektedir. fuzuli isminini alay ederler diye koymak istemezler ama koyanlar da baki kalır.
SU KASİDESİ
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Açiklamasi:
SU KASİDESİ
Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu
kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular,
göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça
parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.
Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok
temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın;
çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör
olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez.
Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır
mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme;
zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında
duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.
Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa,
ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.
Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar.
Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim
rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra
toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun
eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.
Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine)
bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül
dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına
temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed'in s.a.v)
mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun)
mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.
Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi
imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su
ulaşmış ve onları söndürmüştür.
Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından
su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını
ısırır.
Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine
düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.
Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca
(sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler
boyu, durmaksızın başıboş gezer.
Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı
aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse,
günahkârlar da senin na'tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine)
derman bilirler.
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan
dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.
Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara
ve gezegenlere su ulaştırmış.
Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden
her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin
ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde) sözleri, nisan
bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut
aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,
O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su
vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.