14. KONU
Bu Sebeb-i Nazm-ı Kitâbdur
Ve
Bâis-i İrtikâb-ı Azâbdur
Açıklama : Kitabın Nazmadilmesinin Nedeni ve Azabı Hak Etmenin Sebebi
399. Beyit :
Sâki dut elüm ki haste-hâlem
Gam reh-güzerinde pâymâlem
Açıklama : Saki! Elimden tut; çünkü hasta bir haldeyim, gam yolu üserinde ayaklar altında kalmışım!..
400. Beyit :
Sensen men-i mübtelâya gam-hâr
Senden özge dahi kimüm var
Açıklama : Sensin benim gibi bir düşkünün kaderini gideren…Benim senden başka kimim var?..
401. Beyit :
Müşkil işe düşmişem meded kıl
Mey hırziyle belâmı red kıl
Açıklama : Zor bir işe düşmüşüm, yardım et! Şarabın koruyuculuğu ile belâmı benden uzaklaştır!..
402. Beyit :
Hall eyleye gör bu müşkilâtı
Kemm etme kulundan iltifâtı
Açıklama : Bu güçlükleri halletmeğe bak; ben kulundan iltifatını esirgeme!
403. Beyit :
Bir gün ki mey-i Süehyl-te’sîr
Vermişdi mizâc-ı pâke tagyîr
Açıklama : Bir gün, Süheyl tesirli şarap saf ve temiz mizacımı değiştirmişti :
404. Beyit :
Hemreng-i bahâr olup hazânum
Dönmişdi akîka za’ferânum
Açıklama : Sonbaharım bahar rengi almış, safran ( gibi sarı yüz ) üm akik taşına dönmüştü.
405. Beyit :
Cem’ idi yanumda ittifâkî
Sâz ü meze vü şarâb ü sâkî
Açıklama : Yanımda saz, meze, şarap ve saki tesadüfen bir araya gelmişlerdi;
406. Beyit :
Peyveste lebâleb ü peyâpey
Nûş eyler idüm kadeh kadeh mey
Açıklama : Boyuna, dolu dolu ve peşpeşe kadeh kadeh şarap içiyordum;
407. Beyit :
Zevk üzre mey artururdı zevkum
Şevk üzre ziyâd olurdı şevkum
Açıklama : Şarap, zevkimin üstüne zevk koyuyor, neş’em gittikçe artıyordu;
408. Beyit :
Ol bezm idi âfiyet bahârı
Men bülbül-i zâr ü bîkarârı
Açıklama : O meclis bir afiyet baharı idi ve ben ( o meclisin ) ağlayıp inleyen kararsız bülbülü idim…
409. Beyit :
Bir hadde erişdi neş’e-i câm
Kim kalmadı ehl-i bezme ârâm
Açıklama : Öyle bir dereceye vardı ki şarabın neş’esi; mecliste bulunanların rahatı, huzuru kalmadı;
410. Beyit :
Esrâr-ı dil oldı âşikârâ
Mesdûd oluben der-i müdârâ
Açıklama : İki yüzlülük kapıları kapanıp, gönüldeki sırlar açığa vuruldu.
411. Beyit :
Olmışdı refîk u hemzebânum
Ayîne-i t3uti-i revânum
412. Beyit :
Bir niçe zarîf-i hıtta-i Rûm
Rûmî ki dedük kaziyye ma’lûm
Açıklama 411-412 : Rum ( Anadolu ) ülkesinin birkaç zarif insanı; arkadaşım, dildaşım ve ruh papağanımın aynası olmuşlardı…Anadolu’lu dedik ya, mesele anlaşılıyor…
413. Beyit :
Ya’nî ki kamu dekâyık ehli
Her mes’elede hakâyık ehli
Açıklama : Yani, tamamı da inceliklerden haberdardılar ve her konuda hakikî bilgiye ulaşmıştılar.
414. Beyit :
Hem ilm feninde nükte-danlar
Hem söz revişinde dür-feşanlar
Açıklama : Hem, ilim sahasında ince manalara vakıftılar, hem de söz söyleme yolunda inciler saçmakta idiler.
415. Beyit :
Kim eyler idi dekâyık-i râz
Şeyhîden ü Ahmedîden âgâz
Açıklama : Kimi sırlardan nükteler çıkarıyor, Şeyhî’den ve Ahmedî’den söze başlıyor;
416. Beyit :
Kim söyler idi öğüp kelâmı
Evsâf-ı Halîli vü Nizâmî
Açıklama : Kimi Halilî ve Nizamî’nin vasıflarını öğüp duruyordu.
417. Beyit :
Bilmişler idi ki hüsn-i güftâr
Kadrüm kaderince mende hem var
Açıklama : Anlamışlardı ki, güzel söz söyleme kabiliyeti kudretimce bende de var.
418. Beyit :
Çün var idi mestlikde lâfum
Kim anlana sıdkum ü hilâfum
419. Beyit :
Men hasteni etdiler nişâne
Bir reng ile tîr-i imtihâna
Açıklama 418-419 : Yalanım ve gerçeğim fâş olacak derecede mest olduğumda ben hastayı bir oyun ile imtihan okuna hedef yaptılar.
420. Beyit :
Lutf ile dedile ev sühan-senc
Fâş eyle cihâna bir nihan genc
Açıklama : Nazikçe dediler ki; “Ey söz üstadı, dünyaya gizli bir hazine ortaya çıkarsana!”
421. Beyit :
Leylî Mecnûn Acemde çohdur
Etrâkde ol fesâne yohdur
Açıklama : “ Leylâ-Mecnûn, Acemlerde çoktur, lâkin Türkler arasında bu hikâye yoktur.”
422. Beyit :
Takrîne getür bu dâstânı
Kıl tâze bu eski bûstânı
Açıklama : “ Gel, bu destanı yaz da, bu eski bahçeyi tazeleyiver!”
423. Beyit :
Bildüm bu kaziyye imtihandur
Zîrâ ki bu bir belâ-yı candur
Açıklama : Anladım ki bu teklif bir imtihandur; zira böyle bir iş (aslında) can belâsıdır.
424. Beyit :
Sevdâsı dırâz ü bahrı kûtâh
Mazmûnı figân ü nâle vü âh
Açıklama : Sevdası uzun, bahrı kısadır; mazmunu da figan, feryad ve ah’tır.
425. Beyit :
Bir bezm-i musîbet ü belâdur
Kim evveli gam sonı fenâdur
Açıklama : ( Bu ) bir felaket ve bela meclisidir ki; başlangıcı gam, sonu yokluktur.
426. Beyit :
Ne bâdesine neşâtdan reng
Ne nağmesine ferahdan âheng
Açıklama : Ne şarabında neş’eden bir renk, ne de nağmaseinde sevinçten bir ahenk vardır…
427. Beyit :
İdrâke verür hayâli âzâr
Efkârı eder melâlı efgâr
Açıklama : Hayali idraki incitir; düşünmesi hüznü (bile) yaralar.
428. Beyit :
Olsaydı teveccühi münâsib
Tevcîhine çoh olurdı râgıb
Açıklama : Eğer niyetlenmesi ( her önüne gelen için ) uygun olsaydı, çok kişi teşebbüs etmeye istekli olurdu.
429. Beyit :
Olsaydı tasarrufında râhat
Çoh kâmil ana kılurdı rağbet
Açıklama : Eğer rahatlıkla başarılabilir bir iş olsaydı, bir çok kâmil insan ona rağbet ederdi.
430. Beyit :
Billah ki ne hoş demiş Nizâmî
Bu bâbda hatm edüp kelâmı
Açıklama : Allah için, Nizamî bu hususta sözün en güzelini söylemiş ve ne güzel demiştir :
431. Beyit :
Esbâb-ı suhan neşât u nâzest
Z’in her du suhan behâne-sâzest
Açıklama : “Sözün sebebi neş’e ve nazdır. Söz bu ikisinden doğar.”
432. Beyit :
Meydân-ı suhan ferâh bâyed
Tâ tab cüvariî numâyed
Açıklama : “Söz meydanı geniş olmalıdır ki, (şairlik) tabiatı orada binicilikteki ustalığını göstersin.”
433. Beyit :
Der germ-i rîk u sahti-i kûh
Tâ çend suhan reved beenbûh
Açıklama : “Kumun sıcaklığı ve dağın saplığı arasında söz ne zamana kadar sıkışıklık içinde gitsin?”
434. Beyit :
Bir iş ki kılur şikâyet üstâd
Şâgirde olur rücüı bîdâd
Açıklama : Üstadın şikayet eylediği bir işi çırağa yüklemek adâletsizlik olur.
435. Beyit :
Gerçi bilürem bu bir sitemdür
Teklîfi munun gam üzre gamdur
Açıklama : Gerçi ben bunun bir zulüm, hattâ böyle bir şeyin teklifinin gam üstüne gam olduğunu bilmekteyim ;
436. Beyit :
Ammâ niçe etmek olur ikrâh
Bir vâkıadur ki düşdi nâgâh
Açıklama : Ama artık kaçınmak mümkün mü!.. Bir iştir ki, ansızın başıma geliverdi.
437. Beyit :
Yeğdür yine özrden şürûum
Bu işde tevekküle rücuum
Açıklama : Bahaneler ileri sürmektense, başlamak ve tevekküle sarılmak daha iyidir.
438.Beyit :
Ey ta’b-ı latîf ü akl-ı vâlâ
İdrâk-i bülend ü nutk-ı gûyâ
Açıklama : Ey latif tabiat ve üsütn akıl, 8ve ey) yüksek anlayış ve konuşan nâtıka!..
439. Beyit :
Düşdi seferüm diyâr-ı derde
Kimdür mana yâr bu seferde
Açıklama : Yolum dert diyarına düştü..Kimdir bana yoldaş bu seferde?
440. Beyit :
Her kimde ki vardur istitâat
Ders ü gam ü mihnete kanâat
441. Beyit :
Oldur bu müsâferetde yârum
Zevk ehline yohdur i’tibârum
Açıklama 440-441 : Kimde dert, gam ve mihnete dayanma gücü varsa, bu yolculukta arkadaşım odur. Zevk sahiplerine itibar etmem..
442. Beyit :
Merkeb gerek olsa azm-i râha
Besdür bize hâme vü siyâhe
Açıklama : Yola çıkmak için binek lâzım olsa; bize kalem ve kâğıt yeter.
443. Beyit :
V’er tûşe-i râh olursa matlûb
Mazmûn-ı hoş ü ibâret-i hûb
Açıklama : Ve eğer yol azığı istenirse; o da, hoş mazmunlar ve güzel ibarelerdir.
444. Beyit :
Azm eyleyelüm teallül etmem
Menzil keselüm tegâfül etmem
Açıklama : Gayret edelim; bahaneleri bırakın!. Menzil keselim; gafil davranmayın!...
445. Beyit :
Ey baht vefâsuz olma sen hem
Hemrâhlığ et bizümle bir dem
Açıklama : Ey tâli’, sen de vefasız olma; bir kereik olsun bizimle yoldaşlık yap!