www.igdirlim.org


Join the forum, it's quick and easy

www.igdirlim.org
www.igdirlim.org
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
www.igdirlim.org
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» KAR YAĞIYOR -
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeSalı Mayıs 14 2013, 18:08 tarafından tutku.

» YİNE SANA DAİR - NAZIM HİKMET
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeSalı Mayıs 14 2013, 17:54 tarafından tutku.

» firari bir sevda
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimePaz Mart 10 2013, 00:43 tarafından tutku.

» sığdıramam kitaplara
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimePaz Mart 10 2013, 00:36 tarafından tutku.

» Hâlâ ...
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimePaz Mart 10 2013, 00:27 tarafından tutku.

» Mâna ...
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeCuma Ocak 11 2013, 23:54 tarafından tutku.

» Sus Özlemim
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeCuma Ocak 11 2013, 23:50 tarafından tutku.

» Rüya ...
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeÇarş. Ekim 24 2012, 09:01 tarafından tutku.

» Saat ...
hayatin içinden besinci kisim I_icon_minitimeÇarş. Ekim 24 2012, 08:46 tarafından tutku.

Sosyal yer imi
Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde Dostluğa dair herşey.. adresi saklayın ve paylaşın

Sosyal bookmarking sitesinde www.igdirlim.org adresi saklayın ve paylaşın


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

hayatin içinden besinci kisim

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1hayatin içinden besinci kisim Empty hayatin içinden besinci kisim Perş. Haz. 25 2009, 21:56

tutku

tutku

Hadi, at ağzına bakayım.
Isırıyorum, ağzımda büyüyor. Çiğniyorum ya, bir türlü yutamıyorum. Anacığım geliyor gözümün önüne, sanki kokusunu duyuyorum; çok kötü oluyorum. Hasan’ı düşünüyorum; hayallerini, umutlarını. Gözlerimin önünde vuruluyor Hasan. Yanında savaşan er Mehmet, haykırıyor. Atılıyor Hasan’ın üstüne. Her yer toz duman. Kalbim sıkışıyor. Teyzeye sarılmak istiyorum, buruşuk yanaklarından öpmek, başını omzuna koyup ağlamak, ağlamak, ağlamak.....
Hey! N’oluyor bana! Kendine gel oğlum! Saçmalama! Ulan Yılmaz, neredesin? Gitmeseydin, gelmeyecekti bu kadın yanıma! “Hasan’ım, Hasan’ım” diye dayamayacaktı kurabiyeleri ağzıma. Ah, ama az önce, şimdi ağzında evirip çevirdiğin kurabiyeye için gitmemiş miydi? İçin için kuşların yerinde olmak istememiş miydin? İşte, insanoğlu böyle de nankördür.
Son bir gayretle, zorlanarak lokmamı yutuyorum.
- Oh, afiyet olsun yavrum, yarasın.
- Teşekkür ederim, teyze. Hasan kardeşin ruhuna değsin.
- Amin oğlum, amin.
Gülerek bakıyor gözümün bebeğine. “E, şimdi sen anlat bakalım; nerelisin, kimlerdensin?” diye soruyor beni rahatlatmak istercesine.
Eyvah! Sorgu sual faslı başladı. Ne rahatlaması! Her şeye eyvallah ama işte buna dayanamam! Of! İyice daraldım! İşim var bahanesiyle kalkıp gitsem mi? Ya Yılmaz gelir de beni bulamazsa? Dur bakayım, geliyor mu ne? Vallahi de gelen o, billahi de o!
- Anlatsana oğlum; kimsin, ne iş yaparsın?
Tövbe, tövbeee! Paşazade Hayrullah Bey’in mirasyedi torunuyum. Benim vekilharç faturayı ödemeyi unuttuğu için konağımda havalar kesildi de, parka o yüzden geldim; havalanmaya. La havle!
Yılmaz’ın bakışa bak! Amma da şaşırdı.
- Hadisene oğlum, seni dinliyorum ama bir şey duyduğum yok.
- Arkadaşım geldi de teyzeciğim; başka zaman anlatırım inşallah.
- Arkadaşın mı? E, iyi madem. O zaman ben kalkayım. O elindekini bitir ama tamam mı? Hasan çok üzülür sonra.
- Tabii, tabii. Elinize sağlık.
- Ay, gördün mü bak, arkadaşına kurabiye kalmadı. Pay ediverin artık.
- Merak etmeyin, ederiz.
Yılmazla teyzenin arkasından bakıyoruz.
- Hasan kim?
- Oğlu. Şehit.
- Ne! Üzülür dedi ama?
- Hı, dedi ya.
Yılmaz, durumu anlıyor. Çevremizde o kadar çok ki böyle gelgit akıllılar. Bu gidişle yakında biz de onlar gibi olacağız. Allah’ım, aklımızı koru!
Yılmaz, elimdeki ucundan azıcık ısırdığım kurabiyeye bakıyor.
- Neden yemedin? Karnın aç değil mi?
Sesinde hayretle karışık hayal kırıklığı var.
- Bilmem, yiyemedim işte.
“Bırak onu. Bak, neler aldım” diyor poşettekileri bankın üstüne çıkarırken. “Hem yer, hem konuşuruz.”
Sıkıntı içinde etrafıma bakıyorum. Ya benim gibi aç biri varsa çevrede... Ya az önce benim düşündüklerimi düşünen, hissettiklerimi hisseden, benim gibi ağzı sulanan, yutkunup duran biri varsa! Nasıl yerim ben şimdi bunları!
- Hadisene be oğlum! Soğuyacaklar.
“ Ya Yılmaz, tıkandım” diyorum özür dilercesine. Yılmaz’ın birden nevri dönüyor, yüzü karışıyor. Aman, o nasıl bakış öyle! Sanırsın, kanlısıyım. Dikti gözlerini gözlerime, gık desem üstüme atlayacak. N’oluyor be? Zaten hâlâ Hasan’ın etkisinden kurtulamadım!
“ Ye, diyorum!” diye tıslıyor dişlerinin arasından. Öf! Tere bulandım. Bu kadar kızacak ne var, anlamadım. Ama ben de bozuluyorum. Gerildim iyice.
- Yemezsem?
Birden yakamdan kavrayarak beni kendine doğru çekiyor. Neye uğradığımı şaşırıyorum.
“ Yemezsem ha? Yemezsem ha!” diye bağırıyor suratıma. “ Yeme de bak, ne oluyor!”. Beni geri itip yakamı bırakıyor. Aceleyle etrafıma bakınıyorum. Kimse olanları görmemiş anlaşılan; bakan yok.
“ Kaç gündür açım, midem büzüşmüş; almıyor işte” diyorum suçlu gibi.
Her hecede oturduğumuz bankın arkasına vurarak “yi-ye-cek-sin” diyor yüzüme bakmadan. “Yi-ye-cek-sin!”.
Tamam, Allah razı olsun, açlığımı anlayıp gidip bir şeyler aldı ama bu kadar da baskı olmaz ki kardeşim! İş, inada bindi. Yemiyorum işte!
“ Yemezsem ne olur?” diye dikleniyorum.
Ensemi birden kavrayıp öne doğru çekiyor. Şimdi burun burunayız; aramızda yarım ekmeğe dönerler.
“ Yemezsen” diyor kelimelerin üstüne basarak, ağır ağır, “ yemezsen, ibret-i âlem için, parkın orta yerinde seni evire çevire, eşek sudan gelinceye kadar döverim. Hem öyle bir döverim ki, değil etraftakiler, özel tim gelse seni elimden alamaz! Anlaşıldı mı!”.
Geri çekilmek istiyorum, ensemden bastırıyor.
- Duydun mu beni, hayvan herif!
Ses çıkarmıyorum. Ne diyeceğimi bilmiyorum ki! Belli ki, arkadaşımın psikolojisi benimkinden bin beter. Deli, deliyi görünce çomağını saklarmış. Susmak, en iyisi.
- Yüzüme bak, yüzüme!
Ulan, nasıl bakayım? Zaten sinirler laçka, bir de girmiş burnumun dibine! Bir bakacağım; o şaşı, ben şaşı; tut ondan sonra kendini tutabilirsen. Haliyle koyvereceğim makaraları, basacağım kahkahayı. E, işte o zaman öldürür beni herhalde.
Ensemi elinden kurtarırken “tamam, tamam” diyorum.
- Ha, şöyle.
Keyiflendi.
- Tamam da, ne vardı bu kadar sinirlenecek?
Dik dik yüzüme bakıyor yine. Ne değişken psikolojisi var bu adamın; dakikası dakikasına uymuyor.
- Çok konuşma da, zıkkımlan.
- Ya, gerçekten çok merak ettim. Neden bu kadar kızdın?
Derin bir nefes alıyor; “ hadi canım kardeşim, ye. Zaten buz oldu.” diyor tatlı tatlı ama altında bir ton küfür var; anlamamak için geri zekâlı olmak lâzım. İçimden damarına basmak geliyor.
“ Dediğin doğru, buz gibi oldu bunlar; artık yenmez.” diyorum gayet ciddi. Dememle birlikte üstüme atılıp mandal gibi parmaklarıyla burnumu sıkmaya başlıyor.
“Aç ulan şu ağzını!” diye bağırıyor. Direniyorum ama nefessiz kalınca mecburen açıyorum tabii. Ölecek hâlim yok ya! Millet bize bakıyor şaşkın şaşkın. Şaka mı, ciddi mi, anlayamadılar. Ben de... Galiba ciddi çünkü Yılmaz, içi döner dolu ekmeği ağzıma tıkmaya çalışırken size yazamayacağım sözcükleri de peşpeşe, makinalı tüfek gibi sıralıyor. Kurtulmaya çalışıyorum, debeleniyorum; boğulacağım! Garip, anlamsız sesler, homurtular çıkarttığımı duyuyorum. Duyunca ben de şaşırıyorum. Vallahi farkında değilim. Ben can derdindeyim arkadaşlar.
“ Öleceğini bilsem de yedireceğim ulan sana bunu! Son lokmasına kadar yeyip bitireceksin! Buz gibi değil, bok gibi de olsa yiyeceksin! Ben bunları nasıl aldım biliyor musun, ha? Biliyor musun? Anamın ilâçları bunlar, anladın mı! Anamın ilâçları! Hayvan herif!”
A a! Ağlıyor!
Ben ne halt ettim! Çok kötü oluyorum ama bir dakika sonra mevta olacağım, o da ayrı. Can havliyle bağırmaya çalışıyorum. Garip bir hırıltıyla sözcükler fırlıyor gırtlağımdan.
- Ölüyorum Yılmaz!

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz